kurumuskirmiziyapraklar

Wednesday, July 19, 2006

kaçamak

Bilindiği üzere semirikliğim tavana vurduğundan sallana sallana dolaşır haldeyim bi de iş, depresif ruhum üstüme binince zavallı bedenim isyan bayrağı çekti sonunda...Ben de inadımı kırıp doktor turlarıma başladım. Endokronoji uzmanı ile başlayan maceram dahiliye ile dün devam etti. ''Yaaaa girmez benim o damarıma iğne'' dememe aldırmayan çok duyarlı hemşire hanım sağ ve sol kolumda toplam 5 delik ile kan almayı başaramayınca gene elimin üstünü hedef seçti. Dinlese beni ölür sanki! Neyse sıra ultrasona geldi ve bilin bakalım ne olduuuu. Böbreğimi kaybettiler!!!Görünmüyormuş haspammm. Daha önce var mıydı dediler....Beni aldı bi gülmeee. Blog kızlarıyla buluşmadığıma ve Guns'N Roses Konserinde de pembe tişörtlü bir çocuk grubu ile yanyana olduğumuza göre böbreğimi çalacak kimse yoktu. Bir ara şeytan aldı götürdüüü diye dolanmadım değil... Ardından baktılar olacak gibi değil ilaçlı böbrek filmi çektilerr. Ve ve veee benim uyuz böbrekkkk, yerli yerinde keyifle uyukluyor çıktı. Sadece gaz bulutu arasında kaybolmuş. Minik bir şokun ardından, benim bünyem bu gün işi kaldırmaz deyip fabrikası bakımda olan eşimi de kandırıp kaçamak yapayım dedim. Demez olaydımmm!Zaten ne zaman işten kaçsam mutlaka bir şey olur...Ya buzluk bozulur ben bir yandan tamirci beklerken bir yandan dolap temizlerim ya elektrikler kesilir asansörde mahsur kalırım, kazara evden çıkmayı başarsam otobüs bozulur otoban kenarında koştura koştura heba olurum...Kısacası bana yaramaz keyif yapma hevesi... Ne yapalım diye düşünürken Bostancı'da meydanda midye dolma bira kürü yapalım dedik-daha sonra bahsedeceğim üzere bu hafta sonu itibari ile diyet insanı olacağımdan son günlerimi yaşıyorum- nasıl oldu bilmiyorum pirinç tanelerinden biri boğazıma yapıştı ve başladım öksürmeye, öksürmek yetmedi kendimi tuvalete zor attım. Aç kalmak, boğulma tehlikesi atlatmak kesmedi, eşim ''Hadi seni Kanyon'a götüreyim güzelmiş diye yazıyor Hıncal köşesinde hem orada Konyalı varmış nostalji yaparız ''dedi. Kanyon, yorucu olacak kadar büyük ve karışıkkk. Örneğin tuvalet bulmak için üç kat aşağı inmeniz gerekiyor. Sadece bir mağazaya bayıldım onda da üzerinde çiçekler olan bir ameliyat çekicine 65 lira vermeye kalkışınca eşim beni sürükleyerek dışarı çıkardı. Kısa bir turdan sonra eşim, yıllardır ''Konyalı kapandıııı ama ben çok severdim onun yemeklerini'' diye diye yanıp yakıldığı için diğer yerleri geçip direkt oraya girdik. 19 milyoncuk olan zeytinyağlı tabağında iki çatal taze fasülye, yarım minik domates ve biber dolması, şeffaf denilecek kalınlıkta bir dilim patlıcan dolması , 1 yaprak sarması ile küçük parmağım kadar kabak kalye gelince zaten ben de yiyecek hal kalmadı. Evet herşey lezzetli idi ama fiyat olarak abartmışlar, tabakları da o kadar büyük tutmuşlar ki yiyecekler içinde kaybolmuş, bu da insanın sinirini bozuyor tabii.. Hele benim gibi işlenmiş su içmeyen biri iseniz su bile içemiyorsunuz. Kısacası eğer çok param var, kasıntı bir mekanda Osmanlı Mutfağı'ndan az miktarda çeşidi eser miktarda tatmak istiyorum diyorsanız Konyalı iyi bir yer ama yok bunlar bana göre değil diyorsanız eşim gibi hayalkırıklığına uğramış, dudaklarınız büzülmüş, cüzdanınız da epey boşalmış halde çıkıyorsunuz buradan. Kanyon ile söylenecek iki şey daha var, biri gerçekten içeri girdiğiniz ilk andan itibaren ihtişamı ve mimarisi ile dikkat çekiyor zaten bizce bunlardan başka birşeyi de yok. İkincisi, her yerde ölü noktalar var ve deli gibi rüzgar esiyor, günlük güneşlik bir Temmuz gününde bile üstümüzde hırkalarla üşüdük diyim siz anlayın. Kışın ne yapacaklar da ısıtacaklar burayı merak ediyorum , olmadı kayak yaparlar sanırım...
Yazının özeti: İşten kaçmak vicdan sızlatıcı, yorucu ve pahalı birşeydir. Mümkünse benim gibi kutup ayıları böyle şeylere kalkışmamalıdır.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home